son şeyler

Arşivler

Bumerang

Bumerang - Yazarkafe
  /  • Sinema   /  Film Festivali   /  Sıradışı bilim kurgu klasikleri 17. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde! (Haber)

Sıradışı bilim kurgu klasikleri 17. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde! (Haber)

15 Şubat – 4 Mart 2018 tarihleri arasında 17.si düzenlenecek olan !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin programından haberler gelmeye devam ediyor.  Festivalin, sinema tarihinin gizli hazinelerini gün ışığına çıkardığı !f kült bölümünde bu yıl bilim kurgu sinemasının unutulmaz üç klasiği gösterilecek. Wolf Gremm’in Fassbinder’li cyberpunk gerilimi “Kamikaze ’89”, Derek Jarman’ın olay yaratan 1978 klasiği “Jubilee / Jübile” ve Lizzie Borden’in çığır açan feminist bilim kurgusu “Born in Flames / Ateşlere Doğmak”, yenilenmiş kopyalarıyla Türkiye’de ilk kez !f İstanbul’da gösterilecek.

Bunlardan ilki, Wolf Gremm’in 1982 yapımı meşhur cyberpunk gerilimi “Kamikaze ’89″. Per Wahlöö’nün ‘31. Kat’ adlı romanından uyarlanan ve distopik bir gelecekte geçen film, eleştirmenler tarafından Jean-Luc Godard’ın “Alphaville” ve Fritz Lang’’in “Dr. Mabuse: The Gambler” (1922) gibi klasikleriyle karşılaştırılmıştı. Film, usta Alman yönetmen Rainer Werner Fassbinder’in perdedeki son ve olağanüstü performansıyla ve Alman elektronik müzik grubu Tangerine Dream üyesi Edgar Froese’in müzikleriyle de unutulmazlar arasındaki yerini korumaya devam ediyor.

“Sebastiane”, “The Tempest”, “Caravaggio”, “Edward II” ile tanıdığımız İngiliz yönetmen Derek Jarman’ın 1978 tarihli cüretkar filmi “Jubilee / Jübile” ise, Thatcher İngiltere’sini eleştiren mizahı, zaptedilmez enerjisi ve koreografisiyle dikkat çeken bir klasik. Kraliçe Elizabeth’in günümüzün yozlaşmış İngiltere’sine ışınlanmasını konu alan ve müziklerinde Brian Eno imzasını taşıyan bu çılgın film, “sinema tarihinin en iyi punk filmi” sayılıyor.

Lizzie Borden’in çığır açan feminist bilim kurgusu “Born in Flames / Ateşlere Doğmak”, seyirciyi Amerikan tarihinin en barışçıl devriminden on yıl sonrası bir döneme götüren ve toplumsal cinsiyet meselelerinin bu dünya içinde nasıl kurulabileceğini hayal eden bir distopya sunuyor. 70’lerden enfes müzikleri ve döneme dair gerçek belgesel görüntüleri harmanlayan kurgusuyla da şaşırtan film, günümüzde bile feminist sinema teorisyenlerinin başucu kaynaklarından biri olmaya devam ediyor.

Bir Cevap Yazın