Netflix / Amazon Prime’da Hafta Bitmeden İzle (05 – 11 Nisan 2021)
Netflix / Amazon Prime’da Hafta Bitmeden İzle!
Şubat ayının sonunda başladığımız; Netflix’ten kaldırılacak filmlerden seçip önerdiklerimizi (haftalık olarak) kısaca yorumlayıp, gitmeden tekrar hatırlatmayı amaçlayan yazı dizimizin bu hafta yedincisiyle karşınızdayız. Geçtiğimiz haftalarda bazen sadece Netflix‘ten, bazen de hem Netflix hem Amazon Prime Video’dan seçimler yapmıştık ve eleştirilerini yazmıştık.
Bu hafta da iki platformdan da yazımız var; ancak bu filmler hemen kaldırılacak filmler değiller. Çünkü; ayın başı ve sonu hariç kaldırılacak film sayısı genelde çok az oluyor, bu hafta ise neredeyse yok gibi. Ama biz de; haftayı boş geçirmemek için listemizden birer film seçip yazmayı uygun bulduk. Yani okuyun, ama izlemekte pek acele etmeseniz de olur; çünkü filmler (henüz) bir yere gitmiyorlar. : )
Ayrıca; bu sefer film içinde film de önerdik, bakalım.
Son olarak; yaklaşık 2 yıldır ayın sonlarına doğru paylaştığımız “Netflix’ten Kaldırılacaklar” listemizi yayınlamaya da devam ettiğimizi ve oraya da Amazon Prime Video‘yu da dahil ettiğimizi de tekrar hatırlatalım. (Yeni listemiz de yayında.)
Şuradan; sürekli güncellenen bu ayın listelerine ulaşabilirsiniz:
Netflix Türkiye – Şubat / Mart 2021 (Yayından Kalkacaklar)
Netflix / Amazon Prime – Mart / Nisan 2021 (Yayından Kalkacaklar)
Şimdi de; geç farkına vardığımız; “Keşke haberim olsaydı, kaldırılmadan (tekrar) izlerdim.” diyeceğimiz filmlerden, sizlerin de “haberinin olması” ve bu filmleri kaçırmamanız için paylaştığımız, bu listemizden bu haftalık seçip izlediklerimiz ve önerdiklerimize geçelim. (Yazılarımız tam olmasa da hafif spoiler özelliği taşır, ona göre okumaya geçmeniz tavsiye olunur. Artık öğrendiniz; filmin sonunu değil ama 5 dakika öncesini söyleyebiliriz : )
İşte (bizce) bu haftanın “Netflix / Amazon Prime’da Hafta Bitmeden İzle” önerileri:
Crawl / Ölümcül Sular (2019)
Netflix’den Kaldırılma Tarihi: Henüz Kaldırılmıyor (23 Ocak 2021’de eklendi)
“Sudaki Sarışın Kız vs. Sivri Dişli Yırtıcı” temalı iki film birden…
Ölümcül Sular, Karanlık Sular, bi acayip sular…
Listemizde 2 ayı aşkın süredir bekleyen “Crawl / Ölümcül Sular” bu hafta sizler için seçip izlediğimiz ilk filmimiz. Başlıca rollerinde; Kaya Scodelario, Barry Pepper, Morfydd Clark‘ın yer aldığı filmin yönetmenliğini ise; Fransız yönetmen Alexandre Aja üstlenmiş. İlk olarak ülkesinde yönettiği “Haute tension” (2003) ile dikkatleri çeken yönetmen; ardarda pek çok korku gerilim filmine imzasını atmıştı. 2006’da “The Hills Have Eyes” remake’i, 2008’de Kiefer Sutherland ve Amy Smart’lı “Mirrors”, 2010’da “Piranha 3D” ve ilginç bir gerilim olan 2016 yapımı “The 9th Life of Louis Drax” bunlar arasında sayılabilir. En yeni filmi olan “Oxygène”in ise 12 Mayıs 2021’de Netflix Orjinali olarak yayınlanacağını da not düşelim. Yapımcımız ise; Sam Raimi diyorum o kadar.
Gelelim filmimize; “Genç bir kadın, 5 kategorisindeki bir kasırga sırasında babasını kurtarmaya çalışırken; kendini sel suları ile dolmuş bir evde hapsolmuş olarak bulur ve ayrıca timsahlara karşı da hayatı için savaşmak zorundadır.” şeklinde kısaca özetlenen filmimizde; heyecan hiç eksik olmuyor. Bir yüzücü olan Haley (Kaya Scodelario); yaklaşmakta olan kasırga üzerine, babasını kontrol etmek üzere eski evlerine gelir. Zira; burası anne babasının ayrılmadan önce birlikte oturdukları ve babasına göre ise; mutlu olarak yaşadıkları son yerdir. Babasını yüksekliği 1 metreyi bulmayan bodrum katta (dizleri üzerinde ilerliyorlar); yarı baygın bulur. Sonrasında ise; bol bol timsahlar, kaçmacalar, kovalamacalar (tabi sular bir taraftan yükseldikçe timsahlar daha rahat saldırıyorlar) ve sürekli bir aksiyon.
Arada başkalarına haber verip, yardım istemeye çalıştıkları birkaç başarısız deneme de olmuyor değil. Bunlardan birisi bana “Panic Room” dan bir sahneyi hatırlattı. Bu sahnede; annesi (Jodie Foster) ile mahsur kaldıkları evlerinin panik odasından, dışarıdaki yoğun yağışın arasında karşıya el feneri ile haber etmek isteyen Kristen Stewart misali; Haley de, evlerinin bodrumundan dışarıdaki selin ortasındaki üç yabancıya el feneri ile işaret etmeye çalışıyor, çalışıyor da ne fayda! (Gerçi sonları da farklı oluyor.)
Film boyunca Haley ve babasının mücadelesine tanıklık ediyoruz ve tabi ki dışarıdan birkaç kişinin daha. Sivri dişli timsahlarımızın tüm bulduklarını kıtladıkları filmimizin, bol kanlı ve canlı olduğu için de +13 olduğunu da belirtmiş olalım.
Oyuncularımızı nereden tanıdığımız kısma gelelim. Hani deriz ya “Bu oyuncu, şu filmdeki şu karakter değil mi? (Bu örnek biraz hatırlayan)“Yav işte şu şeydeki şey?!” (Ney? Bu da hiç hatırlamayan) İşte; Haley’i canlandıran Kaya Scodelario; “The Maze Runner / Labirent” serisindeki Teresa, daha bitmedi babasını canlandıran da yine aynı seride beraber oynadıkları Barry Pepper. (Bak sen şu rastlantıya) Yakın zamanda ise; Kaya Scodelario’yu yeni “Resident Evil” filmi “Resident Evil: Welcome to Raccoon City” de Claire Redfield olarak izleyeceğimizi de söyleyelim.
Sonuç olarak; başından sonuna kadar heyecanı ve aksiyonu belirli seviyede tutan, kaçmacası-kovalamacası ise hiç eksik olmayan bir yırtıcı hayvan ile yaşam mücadelesi filmi arayanlar bir buçuk saat boyunca bu filme buyursunlar. Hatta hızımızı alamadan onlara bir film daha öneriyoruz. (Bunu seven bunu da sever misali).
The Shalows / Karanlık Sular (2016)
Netflix’den Kaldırılma Tarihi: Henüz Kaldırılmıyor
(01 Nisan 2021’de eklendi)
“Sudaki Sarışın Kız Vs. Sivri Dişli Yırtıcı” temalı benzer filmimiz ise; yine ailesi ile sorunları olan, sarışın, mavi gözlü genç bir kızımızın (Blake Lively; evet şu “Dedikoducu Kız”) başrolünde olduğu, 2016 yılı yapımı “The Shallows / Karanlık Sular” isimli film. Bazı bileşenleri değiştirince filmimizin konusu şöyle ortaya çıkıyor. Kızımız bu kez yüzücü değil, ama sörfçü; dolayısıyla evinin bodrumunda sel sularında değil de, doğrudan okyanusun ortasında mahsur kalıyor ve bu yüzden de timsahlarla değil, büyük beyaz köpekbalığıyla ölüm kalım mücadelesi veriyor. Böyle anlatınca filmi önemsemeyip, “Diğer filmin birazcık değişiği işte.” der gibi oldu; ama film başından sonuna kadar kendisini izlettiren, ara ara heyacanı artan bir seyir de sunuyor.
Jaume Collet-Serra’nın yönettiği film daha önce SinemaTv ve Kanal D’de birkaç kez ekranlara gelmişti; televizyonda yayınlanırken kaçırdıysanız, 1 Nisan’dan itibaren Netflix’e eklenen filmi burada yakalayabilirsiniz.
Coming 2 America / Amerikan Rüyası 2 (2021)
Amazon Prime Video’dan Kaldırılma Tarihi: Henüz Kaldırılmıyor (05 Mart 2021’de eklendi)
Bu kez Lavelle’in Zamunda Rüyası (mı?)
Platformların orijinal yapımları uzunca bir süre kaldığı (hatta bazen hiç kaldırılmadığı) için; “Hafta Bitmeden İzle” başlığı altında yazmaya pek fırsatımız olmuyordu. Bu hafta ise; hali hazırda kaldırılacak dişe dokunur pek film de yokken; işte bu fırsat deyip Prime Video’dan bir orijinal yapım seçtik. Birkaç hafta önce ilk bölümünü de yazmış olduğumuzdan zaten listemizde bulunan 2021 yapımı “Coming 2 America / Amerikan Rüyası 2”.
Öncelikle ilk film için daha önce yazmış olduğumuz yazıyı okumanız tavsiye olunur. İşte tam da şurada:
Netflix’te Hafta Bitmeden İzle (08 – 14 Mart 2021)
1988 yapımı olan “Coming to America” filminin 33 yıl sonrasında gelen bu devam filmi; 5 Mart 2021’den itibaren Amazon Prime Video’da “Amazon Original Movie” olarak yayınlanıyor. Filmimizin yönetmeni Craig Brewer, 2019 yılında yine Eddie Murphy’nin başrolünde olduğu “Dolemite Is My Name” filmini bu sefer Netflix için, daha öncelerde ise, 2006 yılında Christina Ricci, Samuel L. Jackson, Justin Timberlake’li kadrosuyla “Black Snake Moan” filmini yönetmişti.
Başrollerdeki Eddie Murphy ve Arsenio Hall’un rollerine geri döndükleri (neredeyse dörder rollerine de) filmde; onların dışında ilk filmden Akeem’in babası King Jaffe Joffer (James Earl Jones), Akeem’in Queens/New York’lu eşi Lisa (Shari Headley), tabi onu babası ve McDowell’s restoranı sahibi Cleo McDowell (John Amos), Akeem’in ilk filmde neredeyse evleneceği Imani Izzi (Vanessa Bell Calloway) (hala tek ayak üzerinde havlıyor zavallı), tabi ki anonscumuz Oha (Paul Bates), gül dökücülerden Garcelle Beauvais ve kısa bir rolle de olsa Louie Anderson. (30 küsür yıl sonra bu kadar kişinin tekrar bir araya gelmesi) Ayrıca; Wesley Snipes, Imani Izzi’nin abisi General Izzi olarak kadroya katılıyor, Morgan Freeman ile Dikembe Mutombo ise hafiften bir görünüyolar.
Artık Zamunda’nın başında olan Akeem; eşi Lisa ve üç kızıyla ülkeyi yönetmekte, arada bir de General Izzi tarafından tehdit edilmektedir. Oğlu ile evlendirip, ülkelerinin ilişkilerini güçlendirmeyi teklif eden generale Akeem’in kızı razı olmayınca; bu sefer generalin kızı ile evlendirebilmek için; Akeem de NewYork’taki, daha önce varlığından bile haberdar olmadığı oğlunu aramaya karar verir. İlk filmdeki gibi özel uşağı ve dostu Semmi ile New York’a giderler (berber dükkanına da uğrarlar); ama ilk filmin aksine kısa sürede oğlunu ve annesini alır gelirler. (Yanlarındaki altın külçelerini görünce ikna edilmeleri pek uzun sürmez.)
Aslında çok anlattık gibi, ama burası daha giriş; asıl konu Akeem’in oğlu Lavelle Junson (Jermaine Fowler)‘ın; prens olabilmesi için eğitilmesi, sınavlardan geçmesi, saraydaki diğer aile fertlerine alışması derken ilerliyor. Sonuçta ise; aynı babası gibi “kendisiyle zenginliği için değil de; zekası ve güçlü iradesi! nedeniyle ilgilenip, saygı duyabilecek bir eş bulma” ikilemini yaşıyor. Arada ilk filme göndermeler, benzer sahneler, birkaç da dans ve şarkı ile filmin sonu geliyor.
Şarkılar demişken; son sahnelerde Eddie Murphy’nin canlandırdığı şarkıcımız Randy Watson ve grubundan “We are Family” dinliyoruz, düğün anında. Eddie Murphy ve Arsenio Hall’un diğer karakterlerinden berberdeki tipler de aynen bu filmde de mevcutlar, aynı neşeleriyle! Tabi ki; Arsenio Hall’un canlandırdığı çılgın vaiz-din adamı tiplemesi Reverend Brown olmaz olur mu. Sadece bardaki çirkin kız tiplemesi “Extremely Ugly Girl” yok bu filmde, Hall’un canlandırdığı, ama onun yerine Zamunda’nın falcısı Baba tiplemesi var ki….(Filmin jeneriğinden sonra da; Saul’un Baba’ya fıkra anlattığı bir ek sahnenin olduğunu da not edelim.)
Son olarak yine esprilerin, şakaların +13 olduğunu; ilk filmin hatırlayıp “Yav neler, nasıl değişmiş?” diye karşılaştırılarak izlenen bir film olduğunu; yıllar sonra Eddie Murphy ve Arsenio Hall’un farklı (ve birbirinden acayip) tiplemeleri yine canlandırdıkları (biraz Randy Watson ve grubu Sexual Chocolate, biraz da Reverend Brown hatırına) bu filme boş zamanınızda bir şans verebilirsiniz.
Bu hafta için de önerilerimiz (olumlu – olumsuz) burada sona eriyor; haftaya yayınlanacak yeni yazımıza kadar iyi seyirler…
© Yeni Yeni Şeyler / T. Güner